-
1 انبسط
اِنْبَسَطَ1. yassılmakAnlamı: yassı duruma gelmek2. serilmekAnlamı: sermek işi yapılmak3. uzamakAnlamı: uzun duruma gelmek4. yassılaşmakAnlamı: yassı hâle gelmek5. dallanmakAnlamı: yayılmak, genişlemek -
2 انتشر
اِنْتَشَرَ1. yaygınlaşmakAnlamı: yaygın durumu gelmek2. uzamakAnlamı: uzun duruma gelmek3. serilmekAnlamı: sermek işi yapılmak4. sermekAnlamı: açarak yaymak veya döşemek5. yayılmakAnlamı: yaymak işine konu olmak6. uzanmakAnlamı: bir alana yayılmak7. dallanmakAnlamı: yayılmak, genişlemek -
3 امتد
اِمْتَدَّ1. sünmekAnlamı: esnekliğini yitirerek gevşemek2. sermekAnlamı: açarak yaymak veya döşemek3. serilmekAnlamı: sermek işi yapılmak4. uzamakAnlamı: uzun duruma gelmek5. dallanmakAnlamı: yayılmak, genişlemek -
4 تبسط
-
5 تبطح
-
6 ترامى
-
7 توسع
-
8 برد
Iبَرَدَ1. eğelemekAnlamı: eğe ile sürtmek2. serinlemekAnlamı: hafifçe soğumak3. soğumak4. törpülemekAnlamı: törpü ile düzeltmek5. postalamakAnlamı: postaya vermek6. üşümekAnlamı: ısı azlığı veya ısı kaybından etkilenmek, soğuğun etkisini duymak7. ayazlamakAnlamı: ayazda kalıp üşümek8. titremekAnlamı: üşümekIIبَرُدَ1. serinlemekAnlamı: hafifçe soğumak2. soğumak3. ayazlamakAnlamı: ayazda kalıp üşümekبُرْد1. etol2. urbaAnlamı: giysi3. esvapAnlamı: elbise, giysi4. elbiseAnlamı: giyim5. giyecekAnlamı: giymek için kullanılan her şey, giyimIVبَرَّدَ1. üşütmekAnlamı: soğuk almak, üşüyüp hasta olmak2. soğutmakAnlamı: soğumasını sağlamak -
9 خور
Iخَوَر1. körelmeAnlamı: bir organın beslenemeyerek küçülmesi, dumur2. hâlsizlikAnlamı: halsiz olma durumu, takatsızlık3. güçsüzlükAnlamı: güçsüz olma durumu4. dermansızlıkAnlamı: güçsüzlük, bitkinlik5. zayıflıkAnlamı: zayıf olma durumu6. zafiyetAnlamı: arıklık, zayıflık, güçsüzlük7. bitkinlikAnlamı: bitkin olma durumu8. cılızlıkAnlamı: cılız olma durumuIIخَوِرَ1. durgunlaşmakAnlamı: durgun olmak2. sakinleşmekAnlamı: yatışmak, durgun duruma gelmekخَوْر1. koyakAnlamı: iki dağın arasında kalan büyük çukur, vadi2. dereAnlamı: iki dağ arasındaki uzun çukur3. körfez4. koyAnlamı: küçük körfez5. vadiAnlamı: iki dağ arasındaki geçit6. haliçAnlamı: koy, körfez -
10 كسل
Iكَسَل1. haylazlık2. uyuşuklukAnlamı: uyuşuk olma durumu3. miskinlikAnlamı: uyuşuk, tembel duruma gelmekIIكَسِل1. haylazAnlamı: aylaklık eden, tembel2. hımbılAnlamı: uyuşuk, tembel3. miskinAnlamı: çok uyuşuk olan kimse4. lökAnlamı: ağır, hantal olan5. gayretsizAnlamı: çalışmayan, çaba göstermeyen kimse6. külkedisiAnlamı: uyuşuk, miskin7. uyuntuAnlamı: uyuşuk, tembel8. tembelAnlamı: iş görmekten kaçan9. üşengeçAnlamı: çok üşenen, tembel olan kimse, üşengen10. avanakAnlamı: kolayca kandırılabilen kişi11. uyuşukAnlamı: gevşek, tembel, sünepeكَسِلَ1. hamlamak2. tembelleşmekAnlamı: tembel olmak3. üşenmek
См. также в других словарях:
uzamak — nsz 1) Uzun duruma gelmek, boyu büyümek Kısa boylu Japon cinsi bile sporla üç parmak uzadı. A. Haşim 2) Çok zaman tutmak, uzun sürmek Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet değil! S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler uzun uzadıya … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikilmek — 1. nsz 1) Dikme (I) işi yapılmak Buraya anıt dikilecek. Bahçeye ağaçlar dikildi. 2) Dik duruma gelmek 3) Ayakta durmak Hissem neyse ben de isterim diye karşıma dikilmez mi? H. Taner 4) Göz belli bir noktaya uzun süre bakmak Gözlerime dikilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zembereği boşalmak (veya boşanmak) — 1) zembereği kurulmaz duruma gelmek 2) mec. kendini tutamayarak uzun uzun ve sesli gülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
usanmak — den Tekrarlanması, uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanmaz veya sıkılır duruma gelmek, bıkmak, bezmek Bir iskele kuşu gibi bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan da usandım. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstünleşmek — nsz Üstün duruma gelmek Uzun ve boğum boğum kollarında kılıç, kocaman ellerinde yay üstünleştikçe üstünleşiyor. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
işlemek — i 1) Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek 2) nsz İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı. M. Ş. Esendal 3) e İçine girmek, etkilemek, nüfuz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çatmak — i, ar 1) Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var. F. R. Atay 2) Kereste vb.ni birbirine tutturmak 3) Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük